Sessizliğin Fısıldadığı İnsanlar

alp yuce
2 min readMay 18, 2021

--

Bugünlerde çok kez “Let the sunshine” şarkısını dinledim, Galt McDermot “Hair” albümden. Savaş karşıtı, hatta yıkıcı tüm değerlerin karşıtı bir şarkı. Verdiği coşkuda inanılmaz. Haykırası geliyor insanın. Şu sözler geçiyor bir bölümünde:

Who knows what stands in front of our lives
I fashion my future on films in space
Silence tells me secretly everything, everything.

Son satırda sessizlik bana her şeyi sır olarak anlattı diyor. Tabii parçanın yaptığı vurgu muhtelemen farklı gibi. Ama bende şu çağrıştı hemen: Sessizliği duyan, ve gerçeği buradan okuduğunu iddia eden, insanlar, bazen sanatçılar, bazen de büyücüler. Sanatçılar yine kabul edilebilir seviyedeler günümüzde sanırım. Buna sezgisel bir sanat diyorlar. Biz onların hissettiğini anlayamıyoruz. Buna katılıyorum da, Bager Akbay’ın da dediği gibi sanat dikkat düşüncesini farkındalık olmaksızın barındıran, kendiliğinden ortaya çıkmış bir etkinlik. Ve para ettiği an dikkati içine koyuyor zihin sanat başkalaşıyor belki de tasarım oluyor.

Bununla birlikte bu şarkının da coşkusuyla beni rahatsız da eden, sanırım diğerleri. Büyücüler yani. Sessizlikte, sizin görmediğiniz, duymadığınız (hatta görüp duyamadığınız) birileriyle, bir şeylerle konuştum, ve bana gerçeği onlar söyledi. Ben de size söylüyorum ki bilin. Aslolan budur.

Absürt değil elbette. Buna inanıyor kişi. Ama benden neden inanmamı bekliyor. İşte orası tam bir vahşi doğa. Açıkçası görmediğime, duymadığıma yani ortada ortada olmayan veriye inanma eğilimim yok. Her gün sokakta anlamsızca kavga eden, birbirini dişlemeye çalışan kedi köpeğe mi inanayım? Yoksa içinden konuşan bu insancıklara mı? Hayatta şunu görüyoruz: Sert yaşam, sert insanlar, acımasız bir var olma mücadelesi. Ama şuna inanıyoruz: Duygularımdır ruhumu saran, varlığımdır bu dünyadan yolcu olarak geçen. Hem her gün ekmeğin kendisi için onca çaba içindeyiz, yemiyoruz, içmiyoruz, uyumuyuroz (yiyoruz tabii ki nadir keyif alanlarımızdan hatta, ölmeyecek kadar da uyuyoruz), var olmanın kendisini, gücünü hissetmek için kediler, köpekler gibiyiz (istisnası genetiktir). Ama hala diyoruz ki aslolan işte o (o an yukarıyı gösterip) parlayan başka bir hayat.

Ya siz inanıyor musunuz, duyulmayanı duyan insanın gerçekçi olacağına, ve bize anlam katacağına? Bence kendimiz bulalım. Yok yok denemeden olmaz.

Kaynaklar: Gibi dizisi, karanlık güçler bölümü

Sign up to discover human stories that deepen your understanding of the world.

Free

Distraction-free reading. No ads.

Organize your knowledge with lists and highlights.

Tell your story. Find your audience.

Membership

Read member-only stories

Support writers you read most

Earn money for your writing

Listen to audio narrations

Read offline with the Medium app

--

--

alp yuce
alp yuce

Written by alp yuce

Indeed I am a poet, but the life forces me to do that.

No responses yet

Write a response