İlişki Algısı: İnanç Kültürünün İlişki Kurma Biçimleri Üzerindeki Olası Etkileri, Hristiyanlığa Karşı İslam
İnsan çok sosyal bir varlık olmakla ile beraber (kendi türü ve diğer canlılar ile sosyal etkileşimin çok yoğun olması), bu sosyalliğini nasıl yaşayacağı, ne gibi örüntüler üzerinden davranışlar sergileyeceği bir takım davranışsal alışkanlıklar ile ilgili gibi görünmektedir. Örneğin kişilerde ilişki kurarken dokunsallığın yüksek olması, hem kişisel mizaca (temperament), hem de küçüklükten itibaren etrafta görülen aile ve kültürel kodların yansımasına dayalı olabilir. Dokunmaktan keyif alan, artı ailede çok fazla dokunsal ilişki kuran bir kimse ilişki kurarken çoğunlukla dokunmaya eğilim gösterecektir.
Bununla beraber, insanların ilişki kurma biçimlerini belirleyen belirli çevresel simgeler, figürler de var gibidir. Bu çevresel figürlerden bazıları: akrabalar, komşular, okul arkadaşları, daha büyük çapta içinde bulunduğumuz toplum gibi yapılar olabilir. Bunlar kategoriler şeklinde, yine nasıl ilişki kuracağımız konusunda bizi yönlendirebilir. Örneğin okulda arkadaşlar ile ilişki kurarken belirli bir resmiyet ve ciddiyet içinde davranırız. Çünkü konjektür yapısı itibariyle bu beklenir.
Bu çevresel figürler bazen daha soyut figürler olarak da ilişki kurma davranışımızı şekillendirebilir. Örneğin devlet bu figürlerden birisi olarak karşımıza çıkar. Bir devlet dairesine gittiğimizde, sokakta yürürken bir güvenlik görevlisi (polis) gördüğümüzde, ilişki kurma tavrımızı o simgede toplanmış olan ilişkisel beklentiler üzerinden gerçekleştiririz. Örneğin polise karşı daha temkinli ve kibar davranabiliriz -elbette her insan böyle yapmaz, burada ortalama bir genellemeden bahsediliyor.
Modern dünyada etkisi azalıyor olsa da, yukarıda bahsi geçen bağlamda ilişki kurma biçimlerimizi belirleyen bir diğer soyut figür de Tanrı figürü, kavramıdır. Herkesin Tanrısı farklı olmak ile beraber, içinde bulunulan kültürlerden gelen bazı kalıp tanrı anlayışları, o anlayışa uzun süreli maruz kalınması sonucunda yine ilişki kurma biçimlerini belirleyen önemli unsurlardan birisi gibi görünmektedir. Tanrıyı hayal ettiğimizde, onu simgesel olarak bir karaktere bürüdüğümüzde, onunla kuracağımız (sosyal) ilişki, onun özellikleri, koymuş olduğu kuralları tarafından etkilenir ve şekillendirilir.
Bu noktada Tanrı kapsayıcı bir kavram olarak görüldüğü için hayatın birçok alanında, hem dış dünyadaki nesnelerle hem de yine diğer insan ve canlılar ile kuracağımız ilişki biçiminde etkili olabilir. Bir başka deyişle, özellikle hayatınlarında Tanrı fikri çok etkin olan insanlar için, Tanrıyla kurulacak ilişki, diğer insanlar ve dış dünya, doğa ile kurulacak ilişkinin nasıl şekilleneceği üzerine önemli bir rol oynuyor olabilir.
Burada dünyadaki nüfusları bakımından iki etkili din olan Hristiyanlık ve Müslümanlığın Tanrılarının ilişki kurmada yarattığı etkilerin farklarının neler olabileceği tartışılacaktır.
Hristiyanlığın Tanrısı İsa’ya bakıldığında (Hristiyanlıkta Tanrı İsa ile eş değer bir varlık olarak kabul edilir Alatlı, 2014), İsa’nın diğer insanlar, doğa ve yaşam ile ilişki kurma biçimi, insanların da hem İsa hem de hayatla ilişki kurma biçimini etkiliyor varsayımında bulunabiliriz. Buna göre, İsa’nın ilişki kurma biçiminde bazı unsurlar maddeler olarak sıralanacak olursa: a) İsa ilişkide (genel ilişki patterni olarak) kale alınmak, duygu ve sadakatin merkezi olması gibi konularda oldukça takıntılıdır (ki bu duygu ve sadakatin çok önemli olması, roma kültüründen gelen kuralların uygulanmasının çok önemli bir değer olması alışkanlığı ile birleşmiş, batı toplumunda kurala uyma ve sadakat arasında güçlü bir bağın devamlılığında etkili olmuş olabilir). b) İsa Tanrı olarak daha insansı bir Tanrıdır. Bu da insan ve Tanrı arasındaki gündelik hayat ilişkilerinde, ilişkiyi daha basit bir zeminde düzenleme konusunda etkili olmuş olabilir. c) İsa yine Tanrı olarak en güçlü kuvvet olmasına rağmen, yaşamında ve öğretisinde etrafındaki (havariler başta olmak üzere) insanlar ile kurduğu ilişkide bir takım organizasyonel unsurlar vurgu halinde öne çıkar, ya da örtük olarak öne çıktığı fark edilebilir.
Bu üç unsura ve benzer unsurlara bakıldığında, İsa’nın ilişki kurma biçimi (tabii ki bu zaman içinde kültür içinde evrilmektedir) ve bunun kültürdeki üst mekanizma ile ilişki kurma biçimlerine yansımaları, ve bunların o öğretiye mensup insanların genel ilişki kurma biçimlerine de etkileri şu şekilde sıralanabilir: İsa ile (Tanrı ile) kurulan ilişkide kale alınmak çok önemlidir. Buna göre o insanlar için ilişki kurarken, karşısındaki insanı, nesneyi ciddiye almak, onun varlığını ve özelliklerini irdelemek, onaylamasa da varlık alanının kabul edilmesi, ilişki kurmak bakımından önemli olacaktır. Örneğin, kişinin karşısındaki bir çocuk dahi olsa, o vardır ve onun hareketi ciddiye alınmalıdır. Bununla beraber, ilişkide kuralların var olması önemlidir. İlişki içinde gelişigüzel davranmak istenilmeyen bir şeydir, sonucu ortaya çıkabilir. Örneğin karşılıklı ilişkilerde şaka yaparken dokunmak yasak ise, dokunulmadan şaka yapılacaktır, bu belirgindir. Son olarak ilişki kurma biçimi spiritüel unsurları içerse de, bu ilişkiler daha basit, dünyanın gündelik hayattaki işleyişini ele alacak yapıları da içinde barındırır. Örneğin aile ilişkisinde grup elemanları birbirinin varlığını sürdürmekten sorumlu olsalar da, her elemanın grup birliğine katkı sağlaması, örneğin ekonomik bir katkı, oldukça önemlidir.
Müslümanlığın Tanrısına bakıldığında ise, Tanrı daha uzakta bir varlık olarak insanlar ile ilişki kurar. Bu Tanrıda ilişki dinamiklerini merkezi olarak belirleyici yine bazı farklı unsurlar ön plandadır. Bu ilişki kurma biçimindeki bazı unsurları da tanımlayacak olursak: a) Tanrı uzaktadır, görülemez, ilişki dinamikleri öngörülebilir değildir. b) Tanrının kurgusunda kuralları Tanrı koyar, doğal kurallar ya da sosyal hayat dinamiklerinden ziyade Tanrının kendisinin koyduğu kurallar aslolandır. c) Tanrı çok kapsayıcıdır, her şeye gücü yetendir, o her şeyinizdir, her şeydir.
Bu üç unsura ve bu unsurların ilişki kurma biçimlerine etkisine bakıldığında, müslümanlar için Tanrıdan aldıkları ilişki kurma biçimi, bunun dış dünyada diğer insanlar ve doğa ile nasıl ilişki kurulduğuna yansıması olduğu şu şekilde özetlenebilir: Bir üst kuvvet (devlet, müdür, baba figürü olabilir) ile ilişkide üst kuvvetin davranışı öngörülemez olabilecek ve bu kabul edilebilir bir durum olabilecektir. Örneğin devleet ile, devlet kişileri ile, hatta daha da yakından birisi anne baba ile ilişki kurulurken onların her davranışını anlamak gerekmez. Onlar bir şekilde iyiyi bilendirler. İlişkilerdeki bilinmezlik unsuru o kadar da yadsınacak bir şey değildir. İkincisi doğal dünya dinamiklerinin ilişki kurma ile doğrudan etkisi, ilişkide hissedilir bir unsur değildir. Doğal unsurlar ilişkileri sarsamaz (gerçek hayatta elbette sarsacaktır). Örneğin ekonomi kötü gitse de, bu durum ilişkimizi doğrudan etkileyemez. Üçüncüsü (ki en vurucularından birisi gibidir) ilişki kurduğumuz karşı unsur çok kapsayıcıdır, güçlüdür, içimizde dibimizdedir. Bu ilişki kurarken sınırların çok zorlanması, karşı tarafın çok yakın olması, her şeyi yapabilmeye yetkisinin olması anlamlarına da gelmektedir. İlişkide karşı taraf (insan, nesne) o kadar içimizdedir ki, sınırlar yoktur.
Bu iki din karşılaştırıldığında, insanların gündelik hayattaki ilişki kurma biçimlerine katkıları bu şekilde sunulabilecektir. Elbette Tanrı’nın karakterinden ziyade, kültürel kodların böyle tanrı biçimleri ortaya koyuyor olması, nesnel olarak daha olasıdır. Yine de bir insan ömründe, küçüklükten itibaren uzunca süreler kişinin hafızasına kodlanan Tanrı figürleri ve onların özellikleri doğrultusunda onlarla nasıl ilişki kurulacağının, gündelik ilişki kurma biçimlerine yansıyor olması önemli görünmektedir. Örneğin Türkiye kültüründe insanların kişilerden ilişkilerinde çok fazla medet umması, pratikte gerçekleşecek tüm durum ve çözümleri kişilere bağlaması bu fenomenal yapıya örnek olarak görülebilir. Tanrıları insanlar yaratmış gibi görünse de, yaratılan Tanrıların akan hayat içindeki insanlara (sosyal, bireysel) etkisi, zihinlerde simgesel olanın bizleri ne kadar etkileyebildiğinin kanıtı gibidir.